6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da, tüketici sözleşmelerinin tanımı yapılmamakla beraber, “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde daha geniş bir tanım olan “Tüketici işlemi” tanımına yer verilmiştir. Buna göre tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” şeklinde tanımlanmıştır.
Söz konusu tanım, aynı Kanunun “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, Kanunun kapsamının tüketici ile müteşebbisler arasında yapılmış çok taraflı sözleşmelerle sınırlı olmadığı, tek taraflı olarak değerlendirilen ticari reklamlar gibi tüketicilere yönelik uygulamaların da kapsam dâhilinde olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Buna göre, tüketici sözleşmesi; ticari veya mesleki faaliyetleri çerçevesinde hareket eden gerçek ya da tüzel kişi müteşebbisler ile ticari veya mesleki olmayan ihtiyaçlarını karşılamak üzere hareket eden gerçek ya da tüzel kişi tüketicilerin bir malın mülkiyetinin veya kullanım hakkının devredilmesini ya da hizmetin sunulmasını sağlamak amacıyla kurdukları çok taraflı sözleşme şeklidir.
6502 sayılı Kanun’un “Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan haksız şart tanımı ise, “… tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.” şeklinde yapılmıştır.
Buna göre, tüketici ile müzakere edilmeksizin geçerli olacak şekilde kurulacak bir sözleşmeye konulan ve dürüstlük kuralına aykırı olarak tüketici aleyhine dengesizlik meydana getiren her kayıt haksız şart niteliğinde olmaktadır.
6502 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin birinci fıkrasında haksız şart kavramının tanımı yapıldıktan sonra, maddenin izleyen fıkralarında, bir sözleşmede haksız şart ihtiva eden kayıtlara yer verilmesi durumunda, söz konusu haksız şart niteliğindeki kayıtların ve sözleşmenin geçerlilik durumunun nasıl değerlendirileceği; içeriği önceden hazırlanmış olan standart sözleşmelerde ve bireysel sözleşmelerde yer verilen haksız şart kayıtlarının tüketiciyle müzakere edilip edilmediği, edildiyse bunun ispat külfetinin kime ait olduğu; yazılı olan sözleşme şartlarının açık ve anlaşılabilir bir dilde yazılması gerektiği ve açık olmayan sözleşme şartlarının nasıl yorumlanacağı; sözleşmede bulunan kayıtların haksız şart niteliğinde olup olmadığı değerlendirmesinin nasıl yapılacağı; idarenin standart sözleşmelerde yer verilen haksız şart kayıtlarıyla ilgili hangi yetkilerinin bulunduğu gibi hususlar düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, sözleşme kurulurken içeriğine etki edemeyen ve elde etmek istediği menfaate ulaşmak için sözleşme içeriğinin tek taraflı düzenlenmesine müsaade eden tüketicinin zarara uğramaması için haksız şart niteliğindeki sözleşme hükümlerine karşı korunması ve onun yapamadığı denetimin onun adına yapılması sosyal adalet anayasal ilkesi uyarınca zorunlu olmaktadır.
Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik ekinde bir listeye yer verilmiş ve bu listede sınırlayıcı olmamak üzere örnekleyici şekilde haksız şart niteliğinde olan bazı kayıtlar özel olarak belirtilmiştir. Bahsi geçen veya benzer kayıtlardan herhangi birinin tüketici sözleşmesinin içeriğine dahil edilmesi durumunda, bu kayıtlar haksız şart niteliğinde kabul edilecek ve kesin olarak hükümsüz sayılacaktır. Diğer taraftan, inceleme konusu yapılan sözleşme geçerliliğini sürdürecektir.